Sıradaki
5
İptal
Oynatıcı yükleniyor...

Deniz Anlatıyor Mu Beni Sana


  • 21 Kasım 2017, Salı - 01:13 tarihinde eklendi.
  • Kategori Müzik

  • Size şimdi, ‘’Kırk yılda bir gibisin…’’ desem, neler gelir aklınıza?
    Onca kablo arasından zar zor ortaya çıkmış, ses dünyamızı kirleten g...
    Size şimdi, ‘’Kırk yılda bir gibisin…’’ desem, neler gelir aklınıza?
    Onca kablo arasından zar zor ortaya çıkmış, ses dünyamızı kirleten günümüz gürültülerinden bir şarkı değil, değil mi?



    Yıllar yıllar önce, sanırım 2014 senesi, bir gün internette bir fotoğrafa denk gelmiştim. Gördüğüm ân, okuduğum cümle öylesi hoşuma gitmişti ki... İşte o fotoğrafa bugün ulaştım ve görseli şarkının sonuna ekledim. ‘’Kırk yılda bir gibisin’’, Antalya’da, Haşim İşcan Mahallesinde, Arık Caddesi üzerinde yer alan bir çerçeve atölyesi, Sadık Usta’nın o eşsiz sanatını icrâ ettiği yer. Yıllar önce, ağabeyimiz, ne denli bir gönül yorgunluğu ile edivermişse o kelâmı... Epey hislenmiş olmalı doğrusu…



    ‘’Kırık yılda bir gibisin’’, güzelim bir Cezmi Ersöz kitabı bir de. Atölyenin fotoğrafını gördükten yıllar sonra bu kitabı edindim. Bir o kadar heves ile.... Tekin Yayınlarından çıkan ‘’Kırk yılda bir gibisin’’ adlı bu kitabın arka kapağında şunlar yazıyor:


    ‘’Biraz Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sıydın; biraz Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’da anlattığı Nuran ve en çok da Nilgün Marmara’ydın. Ne yalan söylemeli; yine Tanpınar’ın Yaz Yağmuru Hikayesindeki o büyülü, o uçarı kadında da Sen’den çok izler vardı. Masum bir sevinç için ikbal yakan kadınlardandın Sen...

    Bir cinnetin bir karabasanın yaşandığı bu hayatta artık yoksun.
    İyi ki de yoksun diyorum; çünkü çok acı çekerdin.
    ...

    Ölümüne kadar, Sana olan aşkımı bir sır gibi saklayıp, bu aşka o derin merhametinle bağlandığın için sana minnettarım.
    Çok yalnızım ve seni çok çok özlüyorum…

    Sen, benim için; Kırk Yılda Bir Gibisin;

    Öyle eksik, öyle hazin, öyle paramparça…’’



    Bu satırları okuduğum ân, Mudanya İskelesi’nde idim ve alabildiğine rüzgar çarpıyordu yüzüme. ''İnsan'' denen mefhumun, hem bir o kadar herkesten ayrı, şahsına münhasır, müstesna bir varlık; hem de herkesle bir birkaç parça barındırıyor olmasına, aynılaşmış bir varlık olmasına hayret ettim. Cezmi Ersöz, olanca kitap yığını arasından bir sürü hikâye bulmuş ikbal yakan kadınından… Bu kitap,


    ‘’Sevdiğimi hissedince, bu dünyaya yabancı olduğumu bir kez daha anlıyorum.’’


    derken, deniz dedim; sevdiğini hisseden gönlün bakıp gördüğü deniz; kimi, kimleri hatırlatmaz ki insana?
  • muzik dinle
daha fazla göster daha az göster

    Yorumlar (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır. Sitemize erişerek çerez kullanımını kabul etmiş sayılıyorsunuz.
Çerez PolitikasıKabul Et ve Kapat