Evlenme işi, izdivaç. Birlikte yaşamak isteyen iki kişinin yasaya uygun olarak hayatlarını birleştirmesi. Yasa izin vermezse birlikte yaşayamaz mıyız...
Evlenme işi, izdivaç. Birlikte yaşamak isteyen iki kişinin yasaya uygun olarak hayatlarını birleştirmesi. Yasa izin vermezse birlikte yaşayamaz mıyız yani? Ha o zaman kızlı erkekli oluyordu değil mi? Bu evlenme, bildiğimiz Gogol’un “Evlenme”si değil. A yok o olmasın zaten. Orada Padkolyosin, evlenmenin masraflı olduğunu anlayınca, camdan atlayıp kaçıyordu. Allah’ım sen koru ya! Kaçak gelin’de de Julia Roberts kaçıyordu ama. Onu da siz düşünün. Ev kelimesi eski Türkçe “Eb” kelimesinden gelir. Ev “çadır”, evlenme ise “ev edinmek, yerleşmek" anlamına gelir. Eskiden tabii oturma grubu, yatak odası takımı derdi yok. Çadırı kur yaşa. Düşünsene “A Tonyukuk ben o koltukları beğenmedim değiştirelim. Nooluurrr. Kültigin kocişim yatağımızı değiştirmenin zamanı gelmedi mi?” “dur hanım ben bir fetih yapıp geleyim, ganimete göre düşünürüz.” Evlenmek iyi hoş da peki ya ev alışverişi? 3 ay 1 koltuk bakmak nedir ya? Dekorasyon dünyasının sonu yok, uzay boşluğunda yıldız aramak gibi. Sonsuz seçenek yanılgısı... Bir sürü alternatif var ama hiçbirinde hayat yok. Bunun rengi bir tuhaf, bu da ne bileyim çok demode, bak bunun tasarımı güzel ama rahat görünmüyor. E tabii devir tasarım devri. Yediğin yemeğin sunumundan oturduğun koltuğa, yattığın yatağa kadar her şey tasarım. Şimdi buna verdiğin parayla buna vereceğin para aynı mı? Ben tasarıma tasarım demem tasarım benim olmayınca.
