- 17 Şubat 2017, Cuma - 00:30 tarihinde eklendi.
- Kategori Haber
Güneş sistemimizin en uzak noktalarından biri olan cüce gezegen Plüton, yüzeyindeki çözümlenemeyen olgularıyla sırrını hep korudu.
1930’da keşfe...
Güneş sistemimizin en uzak noktalarından biri olan cüce gezegen Plüton, yüzeyindeki çözümlenemeyen olgularıyla sırrını hep korudu.
1930’da keşfedilmesinden bu yana on yıllar boyunca sırrı keşfedilemedi.
Öyle ki Plüton hakkında ne kadar çok bilgi sahibi olunursa konu, bilim insanlarını o nispette kendine celbediyor.
Önceleri gezegen olarak tanımlanan bu ‘gizemli gezegen’ 2006’da güncellenerek cüce gezegenler sınıfına alındı.
Euronews muhabiri Jeremy Wilks, konuyu uzmanları ile konuştu. O isimlerden biri de Avrupa Uzay Ajansı’ndan (ESA) Elliot Sefton-Nash.
Nasha’a göre, Plüton hakkında bilmemiz gereken en önemli noktalardan biri, güneş sisteminin geri kalanına kıyasla gerçek ölçeği.
Plüton’un ölçeğini ve mesafesini anlatmak için ekibimizi deniz sahiline götüren Nash, “Güneşi temsilen 30 santimetre genişliğinde bir daire çizersek Dünya’yı aynı ölçekte çizmek için yaklaşık 35 adım yürümek durumundayız. Bu, Güneş orada, 30 santimetredeyken, Dünya’nın burada yaklaşık 3 milimetre civarında olması gerektiği anlamına geliyor.Plüton’u aynı ölçekte çizseydik, 0,3 milimetre büyüklüğünde ve sahilden 1 km uzakta olmalıydık. Bu durumda 0,3 milimetrelik bir daire çizemiyorum, bu yüzden Plüton’u biraz daha büyük çizmek zorundayım. Çizdiğim daireyi Plüton kabul olarak kabul ediyorum. En büyük uydusu Charon’dur. Charon, Pluto’nun yarısı kadar büyüklüktedir. Plüton’un ayrıca Styx, Nix, Kerberos ve Hydra’dan oluşan 4 uydusu daha var. Aslında Pluton’da soğuğun ve buzulların ötesinde çok şey oluyor” şeklinde konuştu.
İnsanoğlu, Plüton’a ilk kez 2015’te çok yaklaştı.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) uzay aracı “New Horizons“ın (Yeni Ufuklar), “gizemli gezegen” olarak bilinen Plüton’a gerçekleştirdiği çok yakın mesafeli uçuşu ile cüce gezegeni ve uydularını çok yakından gördü.
Uzay aracının şahit oldukları daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyordu.
Jeolojik hareketliliğin olduğunu gören Bernard Schmitt ve Tanguy Bertnard gibi araştırmacılar adeta büyülenmişti.
Zira Dünya ve Mars gezegenleri gibi kayalıklara sahip bir dünya görüyorlardı.
Bu Jüpiter ve Saturn gibi gaz kütleleri de barındırmıyordu.
Plüton çok farklıydı.
Pierre and Marie Curie Üniversitesinden Araştırmacı Tanguy Bertnard:
“New Horizons, Plüton’a ulaşıp fotoğraf gönderdiğinde biz adeta topoğrafyaya yapışıp kaldık. Neden mi? Çünkü 4 kilometre yükseklikte dağların ve yüzeyden ortalama 3 kilometre derinde havzaların olduğunu gördük. Plüton gibi bir cüce gezegendeki anatomi farklılıkları muazzam bir durumdu”
New Horizons tarafından gönderilen 6 cigabayt büyüklüğündeki yüksek çözünürlüklü görseller ve bilimsel ölçümler, Plüton’a dair bilmediğimiz boşlukları dolduruyor.
Ekip, gönderilen verileri detaylı bir şekilde inceledikçe yüzeyin buzla kaplı olduğunu gördü.
Bu arada Bernard ve Tanguy bizi Grenoble yakınlarındaki buz tutan bir göle götürdü.
Plüton’da keşfedilenlerle Dünya’da görüleni karşılaştırmamız için yağan karı temizlediler.
Bernard Schmitt:
“Buradaki sudan oluşan buz, Alp Dağlarındaki tüm buzullarda olduğu gibi, sıfıra yakın seviyededir ve nispeten yumuşaktır. Su akar ve buzullar oluşur. Fakat Plüton’daki buz kaya gibidir ve eksi 230 santigrat derecedir. Buzdan sıra dağlar oluşur”
Plüton’daki sıra dağlar buzuldandır ve bazen metan lekeli parçalar görülür.
Yüzeyindeki büyük kalp şeklindeki buzulun ise azottan oluştuğu öngörülüyor.
Bilim insanları, Plüton’un güçlü mevsimsel döngülerinin olduğuna ve bu durumun, yüzeydeki olağan dışı hareketliliği açıklayabileceğine inanıyor.
Tanguy Bertnard:
“Ekvator bir muammadır. Erimeyen buzullar yoktur. Bir çeşit isle kaplı buzun kaynağıdır. Siyah maddeler, buzun ultraviyole ışınları ile parçalanmasından oluşur. Ekvatorun karanlık bölgeleri ile kuzeydeki daha parlak bölgeler arasında büyük bir tezat var, nitrojen buzdan meydana gelen dev buzul, Fransa büyüklüğündedir”
Sputnik Planitia olarak adlandırılan buzulun yaşının, 1 milyonun altında ve gezegensel standartlara göre oldukça genç yaşta olduğu düşünülüyor.
Nasıl oluştuğu ve yenilenme şekli konusunda ise net bir fikir birlikteliği yok. Sadece varsayımlar mevcut.
Plüton’u anlamak, bir bütün olarak güneş sistemini anlamamıza çok büyük katkı sağlayabilir.
Bilim insanları bu konunun üzerine düşmenin elzem olduğu görüşünde.
Elliot Sefton-Nash:
“Bence öncelikli olarak mineralojiyi ve yapıyı anlamak için uzay aracı göndermek harika olurdu. Tabii uzun süre izlemek gerekiyor. Çünkü biz Plüton’u yörüngesini anlık olarak gördük. Ancak eğer bir yıl boyunca mevsimsel değişimleri görebilsek bu çok daha dinamik olurdu”
Tanguy Bertnard:
“Garip bir yer ve bu nedenle insan o dünyayı simüle etmek, deneyler yapmak ve nasıl bir döngü olduğunu anlamaya çalışmak istiyor. Her ne kadar Dünya gibi olmasa da Plüton’da da iklim, atmosfer ve buzullar var”
Bernard Schmitt:
“Hiç kimse Güneş‘in etrafında bu kadar dinamik bir gezegen bulunacağını hayal etmezdi. Aslında sorulması gereken daha çok soru var, bununla birlikte verdiği cevaptan daha fazla soru soran bir uzay misyonu, başarılı demektir”
Bundan sadece birkaç yıl öncesine kadar Plüton ve uyduları teleskoplarımızda sadece birer piksel ve Neptün gezegeninin ötesindeki kuşakta bulunan gizemli noktalardan ibaretti.
Şimdilerde daha iyi biliyoruz ama çok daha fazlasını merak ediyoruz.
-
cüce gezegen güneşin etrafında çok dinamik bir gezegen tahmin etmiyorlardır