Çiftlik Bank Sahibi Mehmet Aydın'dan Açıklama

Biraz uzun ama geniş ve ayrıntılı bir tahlil yaptım bu konuyla ilgili. Okumanızı tavsiye ederim.
1. Bunların merkezi Türkiye'de değil, KKTC'deydi. "Neden?" diye sormadınız. Ben söyleyeyim: KKTC'yi tanıyan tek ülke Türkiye. Uluslararası arenada tanınmayan bir ülkenin kanunları da kimseyi bağlamaz elbette. Haliyle adamlar da büyük vurgunu yaptıktan sonra kim ipler KKTC'yi. Ayrıca 100 bin dolar sermaye ortaya koyuyorlar ve 200 milyon dolarlık şirket kuruyorlar. Tabi siz yine sorgulamadınız. Hadi 200 milyon dolarlık şirket yalanını da yediniz; ulan daha tüyü bitmemiş ergen tipli tombalak Mehmet Aydın'ın bu parayı nereden bulduğunu da mı sorgulamadınız?
2. Bu kadar tesis açılışı yapıyorlardı, ama tesisler bir türlü faaliyete geçmiyordu. "Neden?" diye sormadınız. Ben söyleyeyim: O tesis açılışları tamamen göz boyamak içindi. Keza TV'lerde verilen reklamlar da öyle. Aslında hiç üretim yoktu. Hiç olmayacaktı da. Amaçları; kurdukları sisteme daha çok kişiyi çekebilmek ve planladıkları oyunun daha gerçekçi olmasıydı. Haliyle açılıştan bir zaman sonra açılışın yapıldığı tesislere gidildiğinde o bölgede bir Allah'ın kulu olmadığı görülüyordu. Tabi siz bu haberleri gördüğünüz halde yine "Neden?" diye sorma ihtiyacı duymadınız.
3. Türkiye'de en iyi bankanın verdiği en yüksek yıllık faiz üç aşağı beş yukarı % 10 civarındayken, bu sistem size aylık en az % 10 kar taahhüt ediyordu. "Nasıl?" diye sormadınız. Ticarette her iki taraf da kazanır. Hırsızlık ve dolandırıcılıkta ise bir taraf kazanırken diğer taraf kaybeder. Ortada ticaret (alış-veriş, alım-satım) olmadığına göre, bir tarafın kazanırken birilerinin kaybetmesi gerekecekti. Bilin bakalım, kaybedenler kimlerdi?
4. Web sitelerinin ssl sertifikası ve sahibi bölümünde "bu site, sahibi ile ilgili bilgi sağlamıyor" yazıyordu. "Neden?" diye sormadınız yine. Oysa azıcık düşünseniz, "insanlar on binler gömüyor, adamlardaki gevşekliğe bak" diyerek bunda bir bit yeniği var derdiniz. Mevzuyu anlayabilirdiniz.
5. Birçok tesis açılışı yapmışlardı sözde. Bunlardan en göze çarpanı ve gündemde en çok yer edineni de meşhur mavi yumurta tesisiydi. Dedikleri tesisin tanıtım filminde görülen taş çatlasa 100 tane tavuk vardı. 5.4 Milyar TL (eski parayla 5.4 katrilyon!) kar elde etmeyi bekliyorlarmış. Rakamı da küsuratlı söylemeyi de ihmal etmiyorlar. Düdüklediğimizi anlamasınlar diye. Şimdi, o tavukların bokunu yemek lazım hakikaten. Boku bile altın değerinde olmalı zira. Düşünsenize, tavuk başına 50 milyon (eski parayla 50 trilyon) kazandıracaklar. "Bunda bir tuhaflık yok mu?" diye düşünmediniz.
6. Ülkede tarım ve hayvancılık sektörü bitmişken, devlet bu sektörü canlandırmak için çaba sarf ederken, içler acısı halde olan bu sektörden nasıl bu kadar kısa sürede bu kadar çok para kazanabileceğim diye de sormadınız.

SON SÖZ: Aslında yukarıdaki maddeler çok daha fazla olabilirdi. Ancak ben sadece % 100 "bu işte bir terslik var" denebilecek olanları yazdım. Bunun dışında derinlemesine bir inceleme yapsam bu maddeler belki yüzü bulurdu. Peki 500 bin insan ki bunun içinde esnafı, memuru, müdürü, öğretmeni, polisi vs. var... Her kesimden insan nasıl oldu da bu oyuna geldi? Neden yukarıda bahsettiğim tuhaflıkları görmedi? Aslında görmedi veya göremedi değil, "GÖRMEYE ÇALIŞMADI" bu arkadaşlar. Çünkü kısa yoldan köşeyi dönmek, emek vermeden kazanmak o kadar büyülemişti ki kendilerini, açgözlülükleri yüzünden beyinlerini çalıştırma ihtiyacı dahi duymadılar. Yani demek istediğim şey şu ki; kandırılanların genel özelliği "geri zekalı" olmaları değildi. "AÇGÖZLÜ" olmalarıydı. İnsan açgözlü olmaya dursun, bu his insanın içindeki, sevgiyi, merhameti, vicdanı öldürdüğü gibi, aklını kullanmasını ve gözlerini açmasını da engeller. Sahip olduklarının değerini bilip şükreden, aza tamah eden ve hak etmediği malda gözü olmayanlar ne mutlu insanlar! Alın terinin değerini bilen tüm emekçi kardeşlerime selam olsun. Allah yar ve yardımcıları olsun.

NOT: Bazı yazım hataları sebebiyle yazımı tekrar düzenledim. Yazımın belli noktalarında sosyal medya üzerinde denk geldiğim tespitlere de yer verdim. Ancak bunların değerlendirilmesi ve tahlili bizzat şahsıma aittir. Bu dolandırıcılık hikayesinden ders alanlar olacaktır elbette. Ancak böylesine büyük bir musibetten sonra sorgulamaları gereken şeyin zekaları değil vicdanları olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple, kendi içlerinde vicdan muhasebesi yapmalarını ve hakikati görmelerine mani olan şeyin açgözlülükleri olduğunu idrak edebilmelerini temenni ediyorum.
Saygı ve sevgi ile...